26 Ocak 2011 Çarşamba

Bizimkisi bir fil hikayesi.


- A-ha! O bir fil mi yanımda oturuyor.
- Dur yavaşça sokulayım bakalım.
- Hortumundan başlamak iyi bir fikirmiş.
- Imm çok lezzetliydi. 

Yaşasın organik sebzeler!





26 Ocak 2011 tarihinde Handan'dan doğma Uras, ilk kavanoz maması deneyimini brokoli ve patatesten oluşan organik mamayı yemek için çırpınarak yaşadı. Annesi Handan'ın gözleri yaşardı çünkü sebzeden pek haz etmeyen bir annenin oğlu kokusu da pek hoş olmayan bir mamayı severek yemişti. Oysa taze sıkılmış meyve suları ya da meyve pürelerine dudak büküp yüz ekşitmişti minik Uras.
Annesi oğluyla gurur duydu.

14 Ocak 2011 Cuma

İlk yürüteç deneyimimiz. Biraz erken ama hiç de erkenmiş gibi durmuyorsun o örümcek yürüteçte Spider Man :)
Emziğin yetmiyor, ellerini de ağzına sokuyorsun bu günlerde ve sanırım evimizi su basacak salyalarından :)

11 Ocak 2011 Salı

İlk oyuncaklarımız







Yumuşak çıngırağımız, babanla beraber aldık.





Dönence...Kaplumbağalı. Özgür Amca'n Ankara'dan alıp gönderdi.





Telefon ve çıngırak.Ay yay ye :)




Tiger, Eeyore,Sırmır,Gergik,Tas kafik, foki ve kutup ayusu, bir de ışıklı hacı yatmaz.Arkandan konuşmaz kulağına söyler penguen arkada kalmış.
                  Uyku kuzucuğun, Sleep Sheep. 2010 Eylül annelerinden Özlem Teyze'nin hediyesi.

İlk banyo,göbek bağı ve gelecek bağlantısı

İlk banyonu Ekim'in 1 'inde yaptın. Doğduktan 1 hafta sonra. Göbeğinin düşmesini beklemedik, biraz da çekinerek yıkadık seni. Doğumdan sonraki ilk stresimiz zaten göbek bağıydı. Bir sakıncası olmasa bile ben dokunamıyordum, hatta mandalını kaldırıp bakamıyordum bile. Yok mikrop kaparsa diye endişelen, her gün alkolle temizle, steril gazlı bezle sar şeklinde sürdü. Neyseki 12.gününde bizi birbirimize bağlayan tek elle tutulur madde kordon da kuruyarak düştü ve GATA'nın bahçesine atılmak üzere Tolga dayıya verildi...Hem asker hem doktor, işte tüm hayalim bu...Kimbilir çeker belki kanın, kök hücren ve orada okursun. Biz evrenden bunu tüm kalbimizle isteyelim ve seçimleri sana bırakalım. Belki de anneler çocuklarına kendi hayatta yapamadıkları şeyleri empoze ederek yaşamadıkları hayatlarını çocuklarında görmek istiyorlar. Ben de bu annelerden biri olacağım sanki. Farklı zamanda, farklı karakter olsan da bana her zaman güvenmeli ve yürüyeceğin yolda ışığımı hiç es geçmemelisin. Kararlarına her zaman saygı duyacağımı bilmelisin.

İlk banyomuzda suyu sevdin, hiç ağlamadın. Çok güzel ve sancılı bir deneyimdi benim için, inanılmaz gergindim. Ya üşürse ya elimizden kayarsa gibi bir sürü kötü düşünce beni germişti.Ancak şimdi şimdi seni yıkarken biraz daha rahatladım. Zaten şimdilerde daha çok seviyorsun banyoyu. Başına su dökerken biraz kasıyorsun kendini, nefes almakta zorlanıyor gibi çırpınıyorsun.Oysaki karnımda 9 ay suda durdun, doğar doğmaz unutuluyor demek ki. Yoksa tüm insanlar potansiyel balık adam olurdu. Annem beni yıkarken ben de kafamı hiç kaldırmazdım, hep boynumu göğsüme doğru çekerdim. Annem sinirlenir, bir kaç kere uyardıktan sonra maşrapayı kafama yavaşça indirirdi. Sevmiyoruz biz kafamızın yıkanmasını, en azından küçükken.
Nereden nereye...

3 Aralık 2010 Cuma

Parka gittik...

Bugün öğle saatlerinde yeni aldığımız arabana koyup seni,
Tolga dayı ile birlikte parka gittik. Sen her dışarı çıktığındaki gibi uyudun. Biraz güneşlendik, alışveriş yapıp döndük.
Arka yoldan geldik, yol toprak ve taşlı olduğu için epey sarsıldın ama bana mısın demedin...
Eve gelir gelmez gözlerin açıldı, artık mama zamanın gelmişti. Bugün bir şey dikkatimi çekti, dayıyla olsun babayla olsun keyifle konuşuyorken, eğer gerçekte bir sıkıntın varsa, beni görünce veya duyunca bana derdini anlatmaya başlıyorsun, yüzünü buruşturuyor veya ağlıyorsun. Ben senin en kötü anında her zaman yanında olacak olan kadınım çünkü...

2 Aralık 2010 Perşembe

Tatlı gülüş pek yaraşır...





2010 yılı Eylül ayının 21. gününde, saat öğleden önce 11:11'de, 38 hafta 4 günlükken benimle olan göbek bağın fiili olarak kesildi.


Plasentadan ayrılıp kollarıma geldiğin ilk gece gözümü bile kırpmadan seni izledim. 4,5 kg.lık bir nur topuydun...Ay yüzlü, tombul yanaklı, kaşı ve saçı birbirine karışmış, acıktığı zaman ortalığı yıkan, hastanede doğum servisinin göz bebeği bir küçük oğlan...
Hadi küçük oğlan, hadi boynuma dolan, hadi öp bakalım, anneyi yanağından...
2 ay 1 hafta 4 gün...

Tatlı gülüş pek yaraşır, gözleri ömre bedel...Sabah ezanında odamızın duvarlarını çınlatan kahkahalarla ömrüme ömür katan oğlan...